AYETULLAH UZMA ŞEYH BEŞİR NECEFİ’NİN (ALLAH GÖLGESİNİ DEVAM ETTİRSİN)

AYETULLAH UZMA ŞEYH BEŞİR NECEFİ’NİN (ALLAH GÖLGESİNİ DEVAM ETTİRSİN)

13/1/2023





                                   HAYATI

Sosyolojide yerleşik varsayımlardan biri, aile yeni doğanın gölgesini koruyan ve kişiliğinin genel özelliklerini kapsayan ilk yapısal merkezdir.

Sosyolojideki bu görüşe dayalı olarak, Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin.) hazretleri'nin büyüdüğü eve bakmanın bu kısa çalışmanın vazgeçemeyeceği şeylerden biri olduğunu söylüyoruz. Bu çalışmaya hazırlanırken onun asil soyundan bahsederek başlıyoruz. Diyoruz ki o, çağdaş, fakih, araştırmacı, hukukçu büyük bir müçtehit olmakla beraber İslam’ın hafız olan müçtehitlerinden biridir. (Hafız: Kur’anın tamamını kalbinde toplayıp saklayan ve Kur’an olmadığı halde onu ezberden okuyabilen kimseye hafız denir.) Onun ismi: Beşir Hüseyin bin Sadık Ali bin Muhammed İbrahim bin Abdullah el Lahuri’dir.

Onun onurlu adı iki ismin birleşimi olan Beşir Hüseyin’dir, ancak kısaltılmış bir adla Şeyh Beşir Necefi olarak meşhur olmuştur.

 Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) değerli ailesi; ülkesindeki Lahur şehrinde, toplumda fazilet bakımından ileri ve yüksek bir konuma sahip ailelerindendir. Bu aile; sosyal, kültürel, içtimai ve ilmi değerlere sahip olmasından dolayı toplumun en önde gelen belirgin ailelerindendir. Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.)  en belirgin karakterleri arasında şunlar yer almaktadır:

Çok değerli müçtehit Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) dedesi şeyh Muhammed İbrahim, (Allah ona rahmet etsin,) ilmi, sosyal ve siyasi bakımdan büyük bir şahsiyete sahipti. O, kabilesinin lideri olmakla beraber bütün sorunların halledilmesi ve sözleşmelerin yerine getirilmesinde kendisine müracaat edilen bir şahsiyetti.  Güvenilir insanların anlattığına göre adı geçen muhterem zatın Amr Divanına sahip olduğudur. (Amr divanı: Misafirlere has oldukça büyük ve geniş odaya verilen addır.) Bu divanda insanların sınıfları göz önünde bulundurularak onların sorun ve problemlerinin çözüldüğü büyük bir meclisi yönetiyordu.

 O büyük zat burada Hindularla ve çeşitli İslam mezhep liderleriyle açık ilmi tartışmalar ve dini münakaşalar yapıyordu.

Şeyh Muhammed İbrahim, (Allah ona rahmet etsin,) Hindistan’ın büyük şehirlerinden biri olan Calender (جالندهر) şehrinde yaşıyordu. 

Şeyh Muhammed İbrahim, (Cenab-ı Hakk'ın rahmeti onun üzerine olsun.) olağanüstü zekâsı, dirayeti ve liderliği ile soruların cevaplarını hızlı bir şekilde idrak eden bir örnek bir şahıstı. Azimli zekâya sahip olmakla birlikte soru ve sorunların yanıtlarını ortaya çıkarmada örnek birisiydi. Akli meseleleri (Akla dayalı konuları) kelâm ilmi ile alakalı konuları, akaid (İnanç) meseleleri ile ilgili konuları ve doktrinel araştırmaları kavramada toplum arasında numune ve örnek gösterilecek bir insandı.

YÜKSEK FAZİLETLERE SAHİP OLAN BABASI ŞEYH SADIK ALİ

Bir ömür boyu salih amellerle Hanif din olan İslam için hizmetlerde bulunduktan sonra 1984 yılında yüce Allah’ın rahmetine kavuştu. Özel bir mezarlık alanında Değerli babasının yanına defnedildi.

AMCALARI

1 -RAHMET ALİ

Ehl-i Beyt’in (as) edebiyat şairlerinden birisiydi. Şiirlerinde Ehl-i Beyt’i (as) ve Onların (as) varislerini övgüye has etmişti ve bu konuda ondan daha üstün birisi yoktu. Babasının vefatından sonra uzun bir hayat yaşamadı. Yüce Allah onu Ehl-i Beyt (as) ile ve onları sevenlerle beraber haşretsin.

2 -ÂŞIK ALİ

Âşık Ali de aynı Rahmet Ali gibi büyük bir şair ve edebiyatçı idi. Onun şiirlerinin temeli Pakistan’ın ölümsüz irfan şairlerinden olan Doktor Muhammed İkbal'in şiirleri üzerine oturtmuştur. Muhammed İkbal’in şiirleri İmamet ve Ehl-i Beyt’in (as) muhaliflerinin görüşlerinin reddi için ağırbaşlı felsefi görüşlerle dolu idi ve onlara karşı devamlı zafer kazanırcasına başarılı idi. Âşık Ali, bunca hizmetinden sonra 1992 yılında hakkın rahmetine kavuşmuş ve aile mezarlığına defnedilmiştir.

-3 HADİM HÜSEYİN

Hadim Hüseyin 1332 hicri yılında Hindistan’da mütevazı bir şehir olan Bencab vilayetine bağlı Calender (جالندهر) de dünyaya geldi.

Pakistan’ın Hindistan'dan ayrılmasından sonra Pakistan’ın Lahor şehrine yerleşti.

Hadim Hüseyin Şia ve Sünnü medreselerinde ders okudu, Münazara eğitimi aldı. Hak ve hakikati savunan Caferi düşünce mektebini savundu. O, keskin bir zihne, son derece süper bir zekâya sahipti. Sorulan sorular karşısında düşünüp duraklamadan daima delilleriyle birlikte hazır cevap veren biriydi. O, Muhaliflere karşı kelimeyi şahadeti (La ilahe illallah Muhammed Rasulullah) ve Eimme aleyhisselamı (İmam Ali (as) ve onun soyundan olan evlatlarını ta son delil olan Mehdi’yi (Af.)) anarak, 0nları (as) amansızca müdafaa ediyordu. Bu yüzden ders verme hususunda usta birisi olarak anılmasının yanında hitabe ve münazaralarından dolayı Caferi ünvanını almıştı. Defalarca suikasta uğradı. H. 1402 yılında Ehl-i Beyt'i müdafaa için dini görevlerini ifa ederken öldü. Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun. Doğduğu gün, öldüğü gün ve diri diriltileceği gün selâm olsun ona.

DEĞERLİ KARDEŞLERİ

1 -ABİSİ DEĞERLİ ÂLİM ŞEYH MANZUR HÜSEYİN

Şeyh Manzur Hüseyin Pakistan'da dini bir medresede (din eğitimi veren bir okulda) iyi bir vaiz ve değerli bir eğitimcidir.

Eğitimini önce amcası vermiş, daha sonra İran’ın mukaddes Kum şehrine hicret etmiştir. Büyük bir bilgi birikimi elde edinceye kadar Kum şehrinde bulunan çok değerli âlimlerin yanında ders okudu. Kum şehrinde fazilet sahibi âlimlerden biri oldu ve bu  yüzden erdemli âlimler arasında sayılmaktadır. Şeyh Manzur Hüseyin’in çok önemli münazara ve sohbetleri vardır. İnsanlar halâ onun ilminin derinliğinden ve sohbetlerindeki çok açık ve net olan delillerinden bahsetmektedirler.

Şeyh Manzur Hüseyin, Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Hüseyin Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) Lahur şehrinde tüm mekteplerinin (Ofislerinin) genel müdürlüğünü yapmakta ve o hazretin genel tercümanıdır. Bununla birlikte Hindistan’da ve Pakistan’da yayılmış olan ofislerin denetleyicisidir.

2 -NEZİR HÜSEYİN

Nezir Hüseyin, değerli şeyhimiz Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’den (Allah gölgesini daim ettirsin.) daha yaşlı ve ticaret erbabıdır.

3 -ŞERİF HÜSEYİN

 Şerif Hüseyin, değerli şeyhimiz Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’den (Allah gölgesini daim ettirsin.) daha gençtir. O, da ticaret mesleğini icra etmektedir.

Kitabın başından buraya kadar anlatılanlarla bilinmesi gerekir ki; Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi'yi (Allah gölgesini daim ettirsin.) bütün başarılar ve övgüler kucaklamış, şeref ve üstünlükler onun vücudunda erimiş adeta onun şahsiyeti olmuştur. 

              YETİŞTİRİLME TARZI

Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini daim ettirsin.) 1942 yılında Hindistan'ın Celander şehrinde doğdu. O, iman, takva ve Ehl-i Beyt (as) sevgisi ile dolu, erdem ve fazilet kanatlarının kendisine gerildiği  bir ortamda büyüdü. Erdem ve idealler alanında yetişti, Babası ve annesi onun iyi bir şekilde yetiştirilmesinde doğru olan İslami eğitime meraklı olduklarından onu daima doğru yola yönlendirdiler. Ona ilim ve ilahi bilgi merdiveninde yüksek derecelere ulaşmasının yollarını işaret ettiler. Daha sonra anne ve babasının iyi düşüncelerine ve bu düşüncelerden daha fazlasına tüm aşamalarda ve bundan daha fazlasınca bilimin ilkelerini benimsemeye ve itibar kazanmaya başladı.

 DERSLERİNİN İLK TEMEL ESASLARI

Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini daim ettirsin.) ilim derslerinin ilk başlangıcı ve en önemlisi olan Arap dili ve edebiyatı, belagat, fıkıh ve usul derslerini Lahur şehrinde yüksek faziletlere sahip olan dedesi şeyh Muhammed İbrahim Pakistani’den aldı.  Yine yüksek faziletlere sahip olan amcası şeyh Hadim Hüseyin Pakistani ve allame şeyh Ahter Abbas Pakistani’den ayrı ayrı dersler aldı. Allame şeyh Ahter Abbas; Pakistan da en yüksek derecede bulunan ve verimlilik açısından bugün Pakistan’daki en büyük ve en aktif dini okulun kurucusudur. Onun tesis ettiği bu dini okulda Profesörler ve öğrenciler şeriat bilimlerinde yüksek rütbelere ulaşmışlardır. Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin.) kendi şehrinde bulunan üstatlardan; allame Şerif-ul ulema seyyid Riyad Hüseyin el Negevi ve allame merhum seyyit Safter Hüseyin Necefi’den dersler aldı.

 Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini daim ettirsin).

              Necef-ul Eşref’e Hicreti

NECEF-UL EŞREF’TE SUTUH DERSLERİ

Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin.) Necef-ul Eşref'te, El Tusi ve Şubberiye medresesinde, Huveyş çarşısında bulunan Hindi camisinde ders okudu. Mütercim olan Şeyhimizin ulvî ilmî duruşu ve engin fikrî ağırbaşlılığı sebebiyle öğretmeyi aşk noktasına kadar sürdürmüş ve daha fazlasını yapmıştır. İlk olarak Pakistan’da El Muntezer üniversitesinde ders vermeye başladı.

 Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.), ilim ve fen konularının birçok dallarında çok çeşitli derecelerdeki dersleri günümüze kadar devam etmektedir. Şuanda dünyanın çeşitli yerlerinden gelen öğrencileri onun usul ve fıkıh dalındaki içtihat derslerinde hazır bulunmaktadırlar. Bütün ısrarlara rağmen Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin.) ilim ve âlimlere karşı olan tevazuundan dolayı öğrencilerinin adlarını bildirmekten kaçınmıştır.

Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin.) aşağıda adı geçen medreselerde tedris etmiştir yani ders öğretmenliği yapmıştır.

1-         Medrese-tul Darul Hikme (Darul Hikmet medresesi): Bu medresenin kurucusu Ayetullah uzma seyyit Muhsin tabatabai el Hekim’dir. (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun).

2-         Medrese-tu Darul İlim (Darul İlim Medresesi): Bu medresenin kurucusu Ayetullah uzma seyyit el Hoi’dir. (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun(.

3-         El Medrese-tul Şubberiye (Şubberiye medresesi(

4-         Medrese-tul Gavvam) Gavvam Medresesi: Şeyh-ul Taife el Tusi (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun).  camisinin bir bölümüdür.

5-         Mescid Kaşif-ul Ğıta (Kaşif-ul Ğıta camisi) (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun.(

6-         El Mescid-ul el Hindi (Hindi camisi(

Yüce Allah ona uzun ömürler versin. Bu mekânlardan başka dersi kendi merceiyet bürosunda devam etmektedir. Burada içtihat derslerinden olan fıkıh ve usul dersinin yanı sıra tefsir ve ahlak dersleri vermeye devam etmektedir.

 

Ayetullah Uzma  Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) öğretim yaklaşımının özellikleri ve avantajları

Şeyh Hazretlerinin talebeleri, onun faziletlerini ve araştırmalarının belagatini aktararak onun hakkında şöyle rivayet ediyorlar: Şeyh El-Beşir, öğretme yönteminde, ifadesinin gücünde, konuların sınıflandırılmasında ve sonuçların doğruluğuna yol açan öncül düzenlemesinin sağlamlığında benzersizdir. O, derslerinin konularında belirsizlikten ve meraklandırmaktan kaçınarak, olasılık ve katılımdan uzak, kısa bir kelime ile uzak anlama yaklaşırken sağlıklı bir sonuca varmaktadır.

Tecrübe ehli olanlardan biri onun ilimde e’lem (İlimde en yüksek mertebede) olduğunu, onun merceiyet için seçilmeyi hak ettiğini ve bunun onu diğerlerinden ayıran özelliklerden biri olduğunu belirtmektedir.

Güvenilir öğrencilerin, haber ve yayın organlarının ve merceiyet makamında olanların tanıklığına göre o, dersinin başlangıcında, içtihat derslerinde, dil bilgisi dersleri olan sarf ve nahiv derslerinde, mantık, usul, fıkıh ve diğer derslerinde tartışılan konuları gündeme getirir ve sanki bu dersleri biraz önce okumuş ezberlemiş gibi ders anlatıyor.

O, derslerinde Öğrencilerinin anlama kabiliyetini geliştirmek için her zaman çaba harcamaktadır.

Öğrencilerinin konuları anlamasını sağlamak için pratik yaparak ve yüzeysel düşünceden kaçınarak zor konuları sindirmelerini sağlamaktadır.

  Müslümanların müçtehidi Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin.) Necef'teki ilmî medreseyi ilerletmek için doğru yöntemler geliştirdi. Onun bu çalışmaları olmasaydı, bu durum âlimler kitlesini gölgede bırakacaktı.

Değerli Şeyhimizin Çabaları: Entelektüel parlaklığın yüksekliği, gelişen yetenekler ve gelecek vaat eden yetenekler ve bunların sürekli eğitimi sağlandı.

Bu özette değindiklerimizin en iyi kanıtı, onun dini ilimler öğrencilerine hitaben yazdığı basılı bir mektupta yazdıklarıdır.

Dünyanın her yerinde, onun çalışma ve öğretme yöntemini vurgulayan açıklayıcı bir rehber ve parlak bir kanıttır.

 Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) dini ilimler öğrencilerine hitaben yazdığı basılı mektubu:

 Dinine hidayet ettiği için yüce Allah’a hamd ediyor ve O'na gösterdiği özen, koruma ve bizleri kendi yolunda irşad ettiği için şükrediyor ve yapmamız gerekeni yapmak için ondan yardım istiyorum.

Bütün Arapların ve Arap olmayanların efendisi, ümmetlerin en büyük habercisi, en büyük hidayet edicisi hazreti Muhammed'e (saa) ve onun Ehl-i Beyt’inden olan imamlara, rehberlere, dinin koruyucularına salât ve selâm olsun. Allah’ın kalıcı laneti kıyamet gününe dek  ilk birincisinden ta sonuncusuna kadar onların düşmanlarının üzerine olsun.

 Bu mesajı Neceften Gönderiyorum.

Ben Kendimi ruhen ve kalben bu okulların ve bilim merkezlerinin topladığı kalplerin içinde buluyorum. Allah bu dini okulları ve ilim merkezlerini sevgili talebelerimizin türlerinin çokluğu nedeniyle asırların şüphelerinden korumuştur. Talebelerimiz doğalarının çeşitliliğiyle ruhlarını Ehl-i Beyt’in (as) bilgisi ile doyurmak için amansız bir çabayla kararlılık ve bağlılık içinde bu medreselerde ve ilmi merkezlerde toplandılar.

Ey değerli  kardeşler ve sevgili salih çocuklarım! Biliniz ki; erdemli din bağı, bütün bağlardan daha kuvvetlidir. Bu bağ, inançta bizden öncekileri tüm nispi, nedensel ve kavimsel ilişkilerinden vazgeçmeye ve sınıflandırma gerektiren tüm mülahazaları ortadan kaldırmaya sevk etti. Dini bağ onların ruhlarında daha güçlü, daha yüksek, daha etkili ve daha tesirli idi.

O halde Allah'ın özünde en yakını ve en uzağı düşünün, çünkü din bağı her şeyin üstünde olmalıdır. İşte hepimizin paylaştığı bir başka bağ, o da ilim bağıdır. Bu iki halka bizi bir araya getirdi. Hepimiz bu bereketli kaynağın öncüleri, birer bilgi ve kanun koruyucularıyız. Bu konuda hepimizin aşağıdaki şu hususlara dikkat etmesi gerekir:

İlim havzalarının kitap açısından zayıfladığını, bu nedenle sevgili öğrencilerimizi kolay kitaplara ve yüzeysel çalışmalara taraf meyilli olduklarını görüyoruz. Yüzeyselliğin yönünü dikkatlice durdurmamız gerekiyor, çünkü yüzeysellik devam ederse, Allah korusun, iyiye işaret olmaz.

Derinlik ve tüm fenni ve zor sayılan kitaplara yönelme hepimizin hedefidir ve en değerli âlimlerimiz bu konuya gerekli ihtimamı göstermelidirler.

Muhterem kardeşlerim ben Necef’te iken havza ilmiyeye gereken ihtimamın gösterilmesi gerektiğini bana bildirdiler. Çünkü Bazı diğer İslam fırkaları  havza ilmiyeye öncülük etme çabalarında idiler. Bu fırkaların içerisinde özellikle vahabiler bulunmakta idi ki, bu da İslam devletleri için büyük bir tehlike arz ediyordu. Bizim yapmamız gereken sanki uyuyormuşçasına uykudan uyanıp bu konuya gereken ilgi ve alakamızı göstermemizdir.

Özellikle yüzeysel ders okuyan değerli talebelerimiz için yapmamız gereken en önemli şey onları bizlerden önceki salih âlimlerin zamanlarındaki havza ilmiye dönemine geri göndermemiz gerekir. Bunun içinde onların zamanında okunan derin ve kapsamlı kitaplara  geri dönülmesi gerektiğine değerli âlim ve ders veren müderrislerimizin gerekli ihtimamı göstermeleri gerekir. Bunun nedenine gelince; bazı değerli âlimlerimiz talebelerimizin büyük bir çoğunluğunun havza ilmiye derslerinde uygulanan eğitim, metod ve yöntemleriyle üniversitelerde öğretilen yüzeysel derslerin  metod ve  yöntemlerini karıştırdıklarını bana bildirdiler.

  Devlet, bazı kitapları basitleştirerek, yüzeyselleştirip öğrencilere sunmaktadır. Yüzeysel ilim kitapları çeşitli yerlere yayılmış, alemde yaygın hale gelmiş ve üniversite öğrencileri bu basit ve bilgiden yoksun kitaplar üzerinden ders okumaktadırlar. Eskiden havza ilmiyede okutulan kitapların konuları bu basitleştirilen kitaplara göre normal bir talebenin okuyup anlaması için daha zor içerikli idi. Bazıları bu kitapların basite indirgeyerek üniversite öğrencilerinin daha iyi ilim öğrenebileceklerini tasavvur etmişlerdir.

Ancak en ufak bir sapma ile iki yaklaşımın karıştırılmaması gerektiği açıktır. İşin sırrı, akademik okullarda ve üniversitelerde eğitim almanın ve öğretmenin amacının, oradaki öğrencileri bilim adamlarının yeni bilimlerde nelere ulaştığını anlamaları ve onları gerçekleştirmeleri için hazırlamaktır. Bu hazırlıkların temel amacı modern ilimler ve bu ilimlerin farkında olmaktır. Bu farkındalıktan sonra bu bilim ve sanatları gelecekte geliştirmeye ve onlardan yararlanmaya devam etmektir. Öğrencinin, kullanılan ifadelerle ve önceki bilim adamlarının kullandığı kelime veya dillerle hiçbir ilgisi yoktur. Bu modern bilimlerde kullanılır.

 Her dilde anlatım biçimi ve konuşma şekli zamanla değiştiğinden, zamanla net ve pürüzsüz bir anlatım haline gelebilir. Aynı şekilde bir süre sonra, sözlüklerin ve dil kurallarının kullanılmadığı, izleyen nesiller için ilk kişinin söylemindeki hedefini ortaya çıkarmak için kullanılan kelimelerin anlam ve içeriği karmaşık hale gelebilir. Örneğin, yüzyıllar önce halka yapılan konuşmaların bazılarını bugün karmaşık ve içinde yaşadığımız konuşma ve ifade tarzından uzak buluyoruz. İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı okullar ve üniversitelerle ilgilenen hükümetler, zaman zaman ders kitaplarını değiştirmek zorunda kalıyorlar.

Din ilimler öğrencisi, işiyle sınırlı olup, Kuran ayetlerini, Peygamberimizin (saa) hadislerini ve Ehl-i Beyt (as) imamlarının yüzyıllar önce kendi hatipleri tarafından nakledilen ve günümüze kadar gelen rivayetleri anlamaya odaklanır. Asırlar önce muhatapları tarafından nakledilen rivayetler, o zamanlar için açık ve anlaşılırdı. Ancak daha sonraları cehalet, insanları etkisi altına alarak Kur'an'a ulaşan herkes için bu şerefli ayetlere karşı meydan okumaya başladı.

Peygamber'in (saa) hadisleri, Müminlerin Emiri'nin (as) konuşmaları, Sahifeyi Seccadiye ve diğerlerinin duaları ve de şehitlerin efendisinin (İmam Hüseyin aleyhisselamın) arife günündeki okuduğu duası gibi… Bu duanın tamamı Arap dilini bilen sıradan insanlara okundu. Okunan bu duanın içeriği, orada bulunan insanlar arasında basit ifade birliğinden dolayı konuşmacı ve muhatap bu duanın en doğru anlamlarını anladılar. Şimdi büyük zamansal boyut ve o zamanki ifade ile bugünkü ifade davranışı arasındaki açık değişim bulunmaktadır. Bugün hakim olan Arap dilini konuşabiliyor ve anlayabiliyoruz diye yine de bu metinleri açık bir şekilde anlamamız mümkün değildir. Öğrencinin zihni, bu ifadelerin içerdiğini ve derin anlamlarını anlayabileceği ve kavrayabileceği şekilde hazırlanmalıdır. Öğrenci, zihnimizin ve ruhumuzun alıştığı kolay ifadelere ve anlatım yöntemlerine alışsaydı, bu anlamların genelliğinden uzak dururdu. Erdemli âlimlerimizin, gelecek nesillere aktarılacak yüksek taleplerin yüce anlamlarını aktarma konusunda benimsemeye çalıştıkları karmaşık kitaplara ve ifadelere dikkat etmek gerekir.

İlim öğrencisinin din adamı kıyafetinden dışarı çıkmaması için dış görünümüne gereken önemi vermesi gerekir. Avrupa kıyafetleri giymek ve onların görünüşlerini benimsemede ileri gitmemelidir. Saçlarda, kıyafetlerde, ayakkabılarda İslam ülkelerinde yaygın hale gelen, medreselerde olması gereken yeme ve içme şeklini uygulamalıdır.

İslam ülkesi olmayan ülkelerden  getirilenleri kullanmamalıdır.

Dini eğitim gören bir öğrencide görünüş kaygısı gerekli bir esastır. Din adamlarının geleneksel kıyafetini terk ederek bugünkü Avrupalıyı takip etmesi onda aşağılık duygusuna işaret eder, Biz gençlerimizin ve çocuklarımızın hayatta bizim davranışlarımızı terk etmeye ve Avrupalıların davranışlarını benimsemeye motive olduklarını görürken, yiyecek ve giyecekteki davranışlarını terk etmeyi düşünen İslam düşmanlarından hiç kimseyi görmüyoruz. Manevi yönüne dikkat ederek, sadece Arapça ve diğer gramer kurallarını ezberlememeli asıl meseleleri anlamalıyız. felsefe, kelam, usul ve benzeri konuların farkındalığını da gözden kaçırmamalıyız.

Yukarıda sayılan bu ilimler ve benzerleri tek başına talebeyi Cenab-ı Hakk'a yaklaştırmadığı gibi aksine onu gerçekçi anlamda dini ilimler talebeleri arasına da yerleştirmez. Konuları öğrenmek, daha ziyade onları araştırmak, kalıba girmek için bir başlangıçtır. Sevgili öğrencilerimizi yetiştirmekle ilgilenenler, öğrencinin davranışlarını gözlemlemeli ve onu gizli ve açık, Allah'ın takvasına ve korkusuna uymaya teşvik etmelidir.  Öğrencide manevi ilerlemeye bilimsel ilerleme eşlik etmelidir,

    Öğrencinin ruhsal yükselişinin havza ilmiyelerde okuduğu bilimlerdeki yükselişe ayak uydurmalıdır. Din hareketlerinde ve durgunluğunda vücut bulmalıdır ki, örnek alınması gereken bir yer olsun. Aynı şekilde, ilim ve âlimlere karşı tevazu, nefsi daima itham kafesine sokması, onu noksanlık, hatta başkasına karşı noksanlık ile yargılamalıdır. Bu da onu ıslah etmenin ilk adımını oluşturur. Hakikaten nefsin ıslah edilmesi gerekir ki, âlimlerin ve toplumu ıslah etmeyi kendisine görev edinenlerin en önemli görevlerinden biridir.

Gerçekten de yaratılmış bir ferdin ıslah olması bütün toplumun temelinin ıslah edilmesi demektir.

Sevgili öğrenci, duruşunuz, oturuşunuz ve başkalarıyla olan ilişkileriniz özgecil olmalıdır. Cenab-ı Hakk'tan hepimizin nefsini ıslah etmesini ve sorumluluğumuzu yerine getirmede bize Tevfik vermesini, bizi ilim ve amel ile bereketlendirmesini niyaz ederim. Yüce Allah bizleri Allah'ın en büyük velisinin (İmam Mehdi’nin (af)) takipçileri arasında karar etsin. Bütün ruhlarımız onun gelişine feda olsun. Gerçekten İmam Mehdi (af) Merhametli ve sevgi canlısıdır.

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) yazıları

Kalem: Yazarın zihninin tercümanı, ilminin elçisi ve anlayışının öncüsüdür. Bütün bunlar kâğıda dökülürse kendisini ifade eder, Bilgi düzeyini ve faziletteki erdeminin konumunu gösterir. Aynı zamanda, İlmi derecesini ve faziletteki konumunu, elde ettiği ilim ve irfanın hakikatinin gerçekliğinin somutlaşmasını bünyesinde barındıran sahibinin kültürünü ortaya koyan izleri göstermektedir.

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.)   fıkıh, usul ve diğer İslami ilimlerdeki yazdıklarını, incelersek, çok büyük bir hazine ile büyük zenginlik ve dolup taşan bir maden gibi değerli mücevherlerle süslenmiş şaheserlerle karşılaşırız.

Onun yazmış olduğu eserlerde ilmin üst düzeyini, araştırmanın netliğini, alışılandan daha büyük  delilleri, güçlü hüküm çıkarmayı, sağlam bilimsel kurallar ışığında, fikirleri sunmanın kategorize edilmesini ve hüküm vermenin en iyi yollarını buluyoruz.

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin.) mübarek kalemi, seçkin ileri düşüncenin ürünü olarak kabul edilen fıkıh, usul, felsefe, kelam, tefsir, hadis, yeni meseleler ve diğerleri gibi çeşitli İslami ilimlerde ve seçkin ileri görüşlülüğün başarıları arasında sayılan diğer şeylerde yol kat etmiş ve kat etmektedir.

Sevgili okuyucu, Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah gölgesini devam ettirsin). değerli eserlerinin bir özeti:

-           Din nasihattir. (Öğüttür) - İlim öğrencilerinin hizmetine sunulmuştur. Bu eser defalarca basıldı.

-           Gadir-i Hum gününün sevinci ve amelleri Muhterem kalemi, tüm harikulade ve faydalı eserleriyle İslam kütüphanesini tamamlamak için üretmeye devam etmektedir.

 NAKLETTİKLERİ

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi, (Allah gölgesini devam ettirsin.) üç Muhammed'in (Allah onlardan razı olsun) dört kitabını anlatıyor. Bunlar el-Kafi, el-Fakih, el-Tehzib, el-İstibsar’dır. Bu kitaplar;  Şeyh el-Saduk, Şeyh el-Taifeh el-Tusi ve allame el-Hilli'nin diğer tüm kitaplarıdır. O, bu kitaplardan rivayet nakletmek için en büyük allameye kadar uzanan âlimler silsilesinden yazılı belge (İcazet) almış ve hem de  başkalarına da icazet verme iznine layık görülmüştür.

ÖNGÖRÜLERİ VE YENİLİKÇİ ÇALIŞMALARI

Bir kişinin eserleri onun, statüsünü teşhis etmenin ve rütbesini belirlemenin en açık kanıtıdır. O,  bu sayede güzel bir hatıra kazanır ve ölümsüz bir hayata varır. Onun adı asla kaybolmaz ve İnsanın varoluş arenasında onun hatırası asla  unutulmaz.

Şeyhimiz Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi (Allah gölgesini devam ettirsin) İslam ümmetine hizmet etmedeki liyakatini babalarından ispatlamış az sayıdaki âlimlerimizden biridir.

Yenilikçi dehaları, ıslah projeleri Necef ilim havzalarında  ve diğerlerinde gerçekleştirdiği yenileşme hareketlerini ilk başlatanlardandır,

1- Nahiv ve Sarf (Dilbilgisi kitaplarıdır.), Belagat, Kelam, Mantık, Fıkıh ve Usul ile ilgili olarak Havza müfredatında yer alan tanınmış ders kitaplarını yeniden bastı.

2-Havza ilmiyede ders okuyan talebelerin ders çalışma sistem ve yöntemlerinde yeni düzenlemeler yaptı. Okunacak kitapların basılmasını ve ders verenlere maaş verilmesini sağladı. Sistematik çalışmalar merdiveninde derslerde sözde yükselmeye veya kopya çekme ve aylık sınavların performansından kaçınma ve benzeri hoşa gitmeyen durumların önünü almak için önemli çalışmalar yaptı.

3-Fakirlerin ve muhtaçların durumlarına göre onların ihtiyaçlarının karşılanması ve ihtiyaç sahibi ailelere aylık maaş bağlanması, ihtiyaç sahibi kimselerin tedavilerini sağlamak, onlara yazlık ve kışlık elbiseler alıp giydirmek, onların ilaç, un vb ihtiyaçlarını karşılamak için kendisini taklit ettiklerinden dolayı humus vb. maddi varlıkları kendisine getirenlerden aldığı veya alabildiği her şeyi fakirlere ve ihtiyaç  sahiplerine sunmaktadır. Kendisine verilen veya gönderilen özel hediyelerden bile vazgeçer onları dağıtılacak hakların üzerine koyar.

 4- Toplumdaki insanları hidayet ve doğruluk yoluna yönlendirmek için Mübarek Ramazan ve Muharrem ayı başta olmak üzere birçok bölgeye vekiller, vaizler ve rehberler gönderir. Özellikle ders eğitiminin son dönemlerine yetişmiş yüksek derecelere sahip, olgun âlim vasfında olan öğrencilerin çoğuna toplumu irşat etmeleri için Necef Eşref'ten ayrılmalarına izin verilmez. Öyleki onları çalışmaya ve araştırmaya sebat etmeye teşvik etmek için bu tür görevlere yönlendirir.

5-Camilerin, Hüseyniyelerin ve diğer ibadet yerlerinin ve salihlerin barınağının inşasına, yenilenmesine ve döşenmesine katkıda bulunmak, İslami kütüphanelere kitap, mobilya ve nakit yardım sağlamak, Necef'te, Dar El-Muttakin ve Dar El-Ebrar dâhil olmak üzere dini ilimler öğrencileri için barınma hazırlamak.

6-Elektrik enerjisi için jeneratörler kurarak ailelere, okullara, dini medreselere, camilere ve Hüseyniyelere elektrik hatlarının dağıtılması vb. Allah'a şükür bu hizmet bu gün üç bine yakın eve ulaşmıştır.

7-Örnek  okulların kurulması: (Kreş okulları, ilkokul, Ortaokul ve lise)  Yetimler adına resmi (özel) Erkekler ve kızlar için ayrı ayrı olmak üzere Dar El-Zehra Okullarının eğitim ve öğretime geçirilmesi.

Bu okullar, yetim çocuklar için en son eğitim yöntemlerine göre modern, gelişmiş eğitim ve öğretim sağlayarak diğer okullardan ayırt edilir. Bu okullar yetim çocuklar için tamamen ücretsizdir. Yetim  çocuklara her ay,  aylık yardım sağlanmaktadır. Ayrıca belli zamanlarda düzenli bir şekilde yetim çocukların ailelerine de geçimlerini sağlayacak kadar yardımlar yapılmaktadır. 

8-Yemen, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Türkiye ve Körfez ülkeleri gibi birçok ülkeden bazı din ilimleri öğrencilerini ilme teşvik ederek, Necef'te okumaları üzere getirmektedir.

9-Son olarak, Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi'nin (Allah onun gölgesini daim etsin)  emriyle, başta El-Envar Necefiye Kültür ve Kalkınma Vakfı olmak üzere çeşitli kurumlar desteklendi ve kuruldu. Bu kurumlar toplumun çeşitli gruplarına ve kesimlerine büyük ve açık hizmetler sunmaktadır.  Yetim ve muhtaç ailelere sahip çıkmaktadır. 

Ayrıca 2.700'den fazla Hüseyni mukeplere maddi ve manevi destek vererek kutsal türbe ziyaretçilerine hizmet vermektedir.

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi'nin (Allah onun gölgesini daim etsin) gelecekte kurmayı amaçladığı önemli projeler:

Bu projelerden biri; dini ilimler talebeleri için bir ilim şehri inşa etmek, fakirlere ve dini ilimler talebelerine hizmet edecek bir tıp merkezi kurmak.  Ayrıca Necef şehrine ve ziyaretçilerine büyük bir hizmet için modern çok katlı otopark yapılması vb.

Biz diyoruz ki; azim ve gayret sahibi, dine ve dinin kanunlarına ilgi duyanların, ıslah, yenilik ve gelişme kurallarını güçlendirmek için ellerini Şeyh Beşir Necefi'nin (Allah onun gölgesini daim etsin.) elleri üzerine koymaları gerekir. Böylece ilim merkezlerinin devam ettirebilmesi için üzerine düşeni yapmaları gerektiğini söylüyoruz. Islahat, kültür ve hizmet projeleri ile mübarek ilim havzasına hizmet edebilmek ve onun devamlılığını, ıslahını, kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını ve yeterliliğinin sağlanması gerekir.

Yüce Allah onun cömert ruhunun arzu ettiği her şeyi İslam'a ve Müslümanlara hizmet etmeye meyilli arzusunu elde etmeyi nasip etsin. Allah onun elinden tutsun. Hiç şüphesiz yüce Allah böyle niyette olanların koruyucusu ve her şeye kadir olandır.

AHLAKI

Ahlak, ulusların ilerleyişinin ölçüldüğü ve ulusların kendilerinden üstün olduklarına veya onlardan üstün olduklarına karar verirken başvurulan kriterdir.

Bir hadis-i şerifte: “İnsanları paranızla asla tatmin edemezsiniz, öyleyse, onları ahlâkınız ile arayınız.” Buyrulmaktadır.

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi'nin (Allah onun gölgesini daim etsin) huzuruna müşerref olanlar veya kısa bir süre olsa bile onunla oturmak şerefine muhatap olanlar; onun alçakgönüllülükteki asil İslami davranışların özünü, esnemezliğini, vicdanın selametliğini, nefsinin cömertliğini, müminlere kol kanat germesini, din ehline, erdem ve kemal ehline büyük hürmet etmesini, liyakat ve ilim sahiplerine saygı gösterdiğini, şeriatın takva ehlini üstün kılmak,  günah ve mekruh ehline değer vermemekle hükmettiği müstesna olmak üzere, zengin ile fakir, akraba ile uzak arasında asla fark gözetmediğini, saf ve tertemiz zürriyetten olan şerefli seyitlere daha çok hürmet ettiğini görmekteyiz.

Onların (Seyitlerin), gencine ve yaşlısına, zenginine ve fakirine saygı duyar ve onlardan birine şöyle hitap etmekten başka bir şey yapmaz: “Yüce Allah; Allah'ın Elçisi dedenizin veya Allah’ın huzurunda  tertemiz olan atalarınızın dininin alayim ve menasiklerine hizmet etmemiz için bizi muvaffak etsin.”

O kimseyi kayırmaz, iftira etmez, hiç kimseyi olduğundan fazla göstermez. Onun bütün sohbetleri; hidayet, irşat, öğüt, ve tevhit ile dopdoludur. bir gün olsun Müslümanların nasihati ve Ehl-i Beyt (as) adına şerefe layık olan müminlerin faziletlerinin açıklanması dışında ondan hiç bir söz duyulduğu görülmemiştir.

İslam şeriat hükümlerinin tatbikini, yüce Allah’a karşı yapılması gereken ibadetlerinin ihyasını ve masum imamların (Allah’ın salat ve selamın onların üzerlerine olsun.), büyüklüklerinin ve onlara itaat edilmesi gerektiğinin açıklığa kavuşturulmasını teşvik ederek, Allah’ın emirlerine uymayı ve yasaklarından kaçınmayı nasihat etmektedir. 

Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi, (Allah onun gölgesini daim etsin) kendisine sorulan dini soruları; sarsılmaz kısalık ve sağlam delillerle cevaplar. O, cevaplarında yanlış anlaşılmaya asla meydan vermez.

O, sapıklık ve delalet ehlinden daima beridir. Ahlaksızın kınamasından asla etkilenmez ve onu yüce Allah’a şikayet etmez. Onun için dua eder. O, üzerine düşen “İyiliğin emredilmesi ve kötülükten sakındırılması” vazifesini her zaman ve her yerde en güzel şekilde yerine getirir. O, değerli nasihatlerini zaman zaman  özelde ilim talebelerine ve genelde Müslümanlara yöneltir.

Beyanı ve Söylemi        

Alnında eşsiz nurun heybeti parlamakta,  kendisiyle karşılaşanlar onun yüzünde yıldırımların parıltısı gibi nurların belirgin bir şekilde olduğu müşahede edilmektedir. Yaşantısında kerem sahibi, sohbetlerinde oldukça latif, kelime ve ibarelerinde konuşmanın kemali ve üslubun güzelliği, beyanın güzelliği, delil ve ispatların en kuvvetlisi, daima hayır düşünceli, mübarek çıkışlı, ismi sıfatıyla aynı boyuttadır. Havza ilmiye onun fikirleriyle yenileşmeye ve yeni bir oluşuma girmiştir.

SÖZÜN SONU

Saygıdeğer okuyucunun hafızasında yer alması  için yukarıda, kısa bir açıklama ve özet niteliğinde, (Kısa ve öz) bir bakış açısı sunulmuştur.

Onun şahsiyetinin anlaşılması için sadece kısa işaretlerde bulunulmuştur. Bu sunum İslami bir şahsiyetin detaylandırılması ve tamamen anlaşılması anlamında değildir.

İnsanlar arasında nadir bulunan bu şahsiyet, yüce Allah’ın inayetiyle, islam tarihinde (Şia  mektebinde) özel bir makam olan mukaddes merceiyet makamına yükselmeyi her yönüyle hak etmiştir.

Dini merceiyet konularıyla ilgilenen uzman kişiler, Ayetullah Uzma Şeyh Beşir Necefi’nin (Allah onun gölgesini daim etsin.) ders sisteminde izlediği yön ve yöntemlerinin başarısına akıl erdiremezler. Özellikle onun ders fıkıh ve usul derslerindeki anlatım metodu ve yüksek derslerdeki içtihat derslerini sanki çekirdeğin içerisinden gerekli olan ana ve öz maddeyi çıkarır gibi ders anlatmasının sırrına yetik olamazlar.

O hazret ders anlatırken dersi en basite indirgeyip öğrencinin en iyi anlayabileceği bir şekilde anlatmaktadır. Özellikle Fıkıh ve usul derslerini ve diğer İslam’a ilişkin dersleri anlatırken konu başlıklarını öyle seçmektedir ki, öğrenci başlıklardan dahi konunun içeriğini anlamaktadır.

Onun kaleme almış olduğu fıkıh, usul ve diğer konulardaki değerli eserleri, kendisine ilahi bir ilham ve rabbani bir tevfik verilmiş kimseden başkasının yazması mümkün değildir. Bu yazılanları okuyan değerli âlimler, onun içtihatta en üst mertebede olduğunu düşünür. Muhterem şeyhimizin hayatını kaleme alan değerli müellif (yazar) o hazretin hayatının bütün noktalarını yazmamış veya yazamamıştır. Ancak kaleme aldığı bu kadarı bile bizlere faydalı, kısa ve öz bilgi vermektedir. Değerli şeyhimizin de dediği gibi: Yüksek derecelere ulaşan bir kimsenin içtihadının ispatı onun yazmış olduğu eserlerinden belli olur ki, bizim nazarımıza göre bu hususların onda olması da gereklidir:

1-Onun; yüksek derecedeki fıkıh ve usul derslerinde ve Mekasib, Kifaye, Resail gibi önemli derslerde müderrislik (Ders veren) yapması gerekir. Değerli şeyhimiz bu dersleri geçmişte ve hâlihazırda tedris etmektedir. Özellikle yüksek dereceli dersleri olan, hüküm verme ve   içtihat derslerinin ana temel kaynağı fıkıh derslerinde şuan Irak'ın içerisinden ve diğer devletlerden olan talebeler onun bu adı geçen derslerinde yer almaktadır.

2-Havza ilmiyenin iki asıl dersi olan fıkıh ve usul derslerinin en derin konularında ders okuyanların, ders anlatana karşı o konu hakkında değişik fikir ve tenkitlerle konuya ilişkin öneriler sunmaları ve ayrı bir yaklaşımda bulunmaları (Öğrenciyi bu seviyeye çıkaran) ders verenin ilim ve marifetinin bir belirtisidir. Çünkü hüküm ve muhakeme etmede, konular üzerinde deliller sunmada, içtihat etmede, hükümle bir yerlere yetişmede arif olan bir insanın konular hakkında ilmi münakaşada bulunması ve o konu karşısında kendi görüşlerini kabullendirmek istemesi, İslam’da bulunan usul-ü fıkıh kuralları karşısında  görüş belirtmesi ve kendi elde ettiği gerçekçi ve hak ilmine göre cevap vermesi onun Usul ve fıkıhta içtihata ulaştığının en önemli belirtisidir.

3-bir insanın ilminin en önemli belirtisi onun yazmış olduğu kitaplarından belli olur ki; acaba onun kitabı gerçekten bilgi bakımından zengin ve dopdolu mudur? Yoksa onun kitabı daha öncekilerin yazmış olduğu kitapların tekrarı mıdır? Veya da daha öncekilerin (Selef) yazmış olduğu bir kitap mıdır?.. Son sözüne kadar, Yüce Allah ondan razı olsun.

            Diyoruz ki: Araştırmalarında hak ve hakkaniyeti gözeten adil bir araştırmacı, onun yazmış olduğu kitaplar içerisinde özellikle değerli kitabı “Mirkat’ul Usul” adlı kitabına bakmalıdır. Bu kitap kendi dalındaki kitaplar arasında mucizevi bir noktaya ulaşmıştır.

Ve hiçbir şey, her şeyden haberdar olan gibi haber veremez sana.”

Yüce Allah ona ikramda bulunsun